Şehirlerle birlikte psikolojiyi de yıkıyorlar
Savaş mağduru çocuklar gıda, barınma, sağlık gibi temel ihtiyaçlarından yoksun kalarak açlık, yoksulluk ve hastalık haliyle hayatta kalma mücadelesi verdiğini hatırlatan Doğru, “Yaşadıkları şehirlerden ayrılarak, dillerini bilmedikleri ülkelere göç etmek zorunda kalıyorlar. En çok da anne- babası ya da yakını kaybetmiş olan çocukların, ne yapacaklarını bilmeden kimsesizlik duygusu yaşayan minik kalpleri, oyun oynayarak büyüyecekleri dönemde yetişkin sorumlulukları ile karşı karşıya kalıyor. Oyuncakları ile oynaması gereken yaşta ceset torbalarının arasında ağzında şeker yiyerek izleyen çocuklar, arkadaşlarıyla hastane koridorlarında puset içinde ceset taşıma oyunu oynayan çocukları izliyoruz” diye konuştu.
Savaş travmasına maruz kalan çocukların, travma sonrası stres bozukluğu gibi sorunlarla karşılaştığını anlatan Doğru sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu durum uygun şekilde ele alınmadığında gelişimi olumsuz yönde etkileyebilecek birtakım tepkilere yol açabiliyor. Bu tepkiler sonucunda çocuk ve ergenlerde eğer tedavi süreçleri akut dönem ve sonrasında ne kadar geç başlanırsa o kadar uzun ve zor bir tedavi süreci, daha ağır bir travma ile karşı karşıya kalınıyor. Orta çocukluk döneminde çoğu çocukta posttravmatik stres bozukluğu tanımlanıyor. Kaygı, dikkat eksikliği/hiperaktivite bozukluğu tanısı alan çocukların da olduğu, geç çocukluk dönemde, yine çoğunlukla posttravmatik stres bozukluğu ile davranış bozuklukları, dikkat eksikliği/hiperaktivite ve ek olarak birçok hastalığın yaş ile arttığı yapılan araştırmalarla da belirtiliyor.”
Savaştan etkilenen çocuklara fiziksel, psikolojik ve sosyolojik gelişimlerini destekleyecek profesyonel desteğin şart olduğunu ifade eden Doğru, “Savaş, sadece savaşı yaşayan çocukları değil bir toplumu doğrudan ya da dolaylı yollarla kaygı düzeyini arttırarak birçok hastalığı tetikleyebilecek bir güçtür. Savaş coğrafyası, çevre ülkeler ve sosyal medya yoluyla da tüm insanlığı etkiliyor. Savaşın bize bıraktığı enkazların farkında olarak içimize atmadan ruh sağlığımızı koruyarak yaşamımıza devam etmeli yaşanılan olaylara karşı daha duyarlı bir şekilde destek verilmesi gerekiyor” değerlendirmesinde bulundu.