Nefret ettiğiniz bir ikiziniz olsa

Öncelikle “Ne yaparsam yapayım kayırmacılık duvarlarını aşamıyorum, aslında o pozisyon için gereken bütün özellikler bende mevcut ama işte müdüre dalkavukluk yapamadığım / patronun gözüne giremediğim / beni koruyacak kodaman akrabalarım olmadığı için benim yerime hep o hak etmeyen kişi / kişiler getiriliyor” duygusuna yabancı olan kaç kişi vardır, oradan başlayalım. Hayatımızın bir noktasında; ama okulda ama iş yerinde içimizden geçmiştir bu. Hata bizde değil onlardadır, biz doğruyuzdur onlar yanlıştır. Ne ‘olamıyorsa’ sebebi budur.

Bazısı içinse bir yaşam biçimidir bu. Mesela Burak Çıplak için öyle. Çalıştığı bankada hep birileri onun önünü kesiyor, kuyusunu kazıyor, arkasından iş çeviriyor, yükselmesini engelliyor. O ise kendi kendine hırslanıyor, içi içini yiyor, dışa vuramıyor. Hiçbir konuda doğrudan yüzleşebilen biri değil zaten, hep ürkekçe, sinsice dile getiriyor ‘şüphelerini’. Pahalı içkisini gizli gizli içtiğinden emin olduğu evdeki yardımcısına bile. Hayat onun için çok zor, çok tekinsiz.

Sonra bir gün, karşısına yüzü tıpa tıp kendisine benzeyen, aynı isme sahip, onun gibi Kayserili bir ‘yabancı’ çıkıyor. “Öteki” Burak. Üstelik ertesi gün de bankada karşısındaki masaya oturtularak işe başlıyor. Kısa sürede de küçük ayak oyunlarıyla müdürlerin gözüne giriyor, ofis arkadaşlarının gönlünü fethediyor, ‘esas’ Burak’ın zaten zayıf olan dengesini iyice bozuyor, hayatını kâbusa çeviriyor.

Bu Burak son derece tanıdık bir karakter, evet. Dostoyevski’nin 1846’da yayınlanan novellası “Öteki”den çıkıp Emin Alper’in sahnelediği ilk tiyatro oyununa gelmiş. St. Petersburg’da yaşayan dokuzuncu dereceden devlet memuru Yakov Petroviç Goldyakin’in günümüz İstanbul’undaki yansıması. Onun kadar şüpheci, sinirleri onun kadar bozuk. İş yerindeki koşullar da bir o kadar tekinsiz zaten.

Emin Alper’in günümüze isabetli göndermeler yapan başarılı bir uyarlamayla İstanbullu bir beyaz yakalıya dönüştürdüğü Burak’ın içten pazarlıklı iş arkadaşları ve dost mu düşman mı olduğu belirsiz ‘ikiziyle’ umutsuz mücadelesini anlatan Luz Yapım prodüksiyonu “Öteki”, cuma günü Maximum Uniq Hall’de seyirciyle buluştu. Oyunda ‘Burak’ları uyumlu bir ikili oluşturan Cem Yiğit Üzümoğlu ve Erdem Şenocak canlandırıyor. Goldyakin’in uşağı Petruşka bu oyunda Hayriye’ye dönüşmüş ve Derya Karadaş tarafından oynanmakta, Burak’ın bankadaki arkadaşı Onur’da ise Gökhan Yıkılkan’ı izliyoruz.

Deniz Göktürk Kobanbay’ın sahne tasarımına dikkat çekmek gerek, hem yarattığı mekân duygusu ve değişimleri çok kuvvetli hem de seyircide ‘ikiz’ illüzyonu yaratmak için bulduğu çözümler. Ahmet Sesigürgil’in ışık, Okan Kaya’nın ses tasarımına imza attığı oyunun yapımcısı, Emin Alper’e tiyatro yapma önerisini de götüren Nisan Ceren Özerten.

Özenli, iyi kotarılmış bir yapım, tempolu ve eğlenceli bir kara komedi, “Öteki”. İnsana “Bu nefret ettiğimi, tahammül edemediğimi söylediğim özellikler aslında kıskandığım özellikler mi? Bunlar bende olsa acaba nasıl bir hayatım olurdu?” gibi cevabı kolay görünen ama zor olan sorular sorduruyor, hayattaki seçimleri üzerine bir daha düşündürüyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir